TÜBİTAK 2237-A- Nanosfer: Eğitimde Nanoöğrenme Tabanlı Teknoloji Entegrasyonu ve Disiplinler Arası Yaklaşımlar

Hoşgeldiniz

Nanoöğrenme, küçük öğrenme parçalarıyla bilgi aktarımını sağlayarak, bireyselleştirilmiş ve kişiselleştirilmiş öğrenme süreçlerini destekler. Bu etkinlik kapsamında, nanoöğrenmenin matematik ve fen bilimleri eğitiminde nasıl kullanılabileceği, bu yöntemlerin öğrencilere sağladığı avantajlar ve bu yöntemlerin eğitim süreçlerine entegrasyonu ele alınacaktır.

Nanoöğrenmenin Tanımı ve Tarihçesi

Nanoöğrenme, mikro-öğrenmenin daha küçük bir bileşeni olarak tanımlanabilir ve mikro içeriği küçük parçalara bölerek tek bir amaca yönelik bilgi aktarımını sağlar. Bu yöntem, bireyselleştirilmiş öğrenme süreçlerini destekler ve öğrencilerin kısa ve odaklanmış öğrenme kapsülleri ile maksimum bilgiye erişmelerini sağlar (Gramming, Ejemyr ve Thunell, 2019).

Nanoöğrenme, öğrenme süreçlerini bireyselleştirmenin ve kişiselleştirmenin bir yolu olarak eğitimde hızla önem kazanmaktadır. Stephen Downes tarafından geliştirilen e-öğrenme 2.0 konsepti ve Bağlantıcılık (Connectivism) teorisiyle birlikte, küçük öğrenme parçalarına dayanan yeni bir eğitim dalı olarak nanoöğrenme doğmuştur (Downes, 2005).

Nanoöğrenmenin Matematik ve Fen Bilimleri Eğitiminde Kullanımı

Nanoöğrenme teknikleri, özellikle matematik ve fen bilimleri alanlarında büyük potansiyele sahiptir. Bu teknikler, öğrencilerin karmaşık kavramları daha kolay anlamalarına ve bilgiyi daha etkin bir şekilde sindirmelerine yardımcı olur. Kısa süreli öğrenme kapsülleri, öğrencilerin dikkatini toplar ve bilgiyi daha hızlı bir şekilde işlemelerini sağlar (Illeris, 2016). Örneğin, bir fen bilimleri dersinde, öğrenciler belirli bir konu hakkında kısa videolar veya etkileşimli materyaller kullanarak hızlıca bilgi edinebilirler. Bu yaklaşım, öğrencilerin ders içeriğini daha iyi anlamalarına ve bilgiyi daha kalıcı bir şekilde öğrenmelerine yardımcı olabilir (Dingler ve diğerleri, 2017).

Türkiye’de Nanoöğrenme Uygulamaları

Türkiye’de eğitimde yenilikçi yaklaşımların benimsenmesi ve bu yaklaşımların eğitim sistemine entegrasyonu büyük önem taşımaktadır. Nanoöğrenme, Türkiye’de eğitimde devrim niteliğinde bir yenilik olarak değerlendirilebilir. Bu etkinlik, Türkiye’deki öğretmenler ve akademisyenler arasında nanoöğrenme tekniklerinin yaygınlaştırılmasını ve bu tekniklerin eğitim süreçlerine entegrasyonunu teşvik etmeyi amaçlamaktadır.

Nanoöğrenmenin Eğitimdeki Rolü ve Önemi

Nanoöğrenme, öğrenme sürecini daha esnek ve erişilebilir hale getirir. Öğrenciler, kısa süreli derslerle bilgiyi hızlıca edinebilir ve bu dersleri istedikleri zaman tekrar edebilirler. Bu esneklik, öğrencilerin kendi öğrenme hızlarında ilerlemelerine olanak tanır ve bireyselleştirilmiş öğrenme süreçlerini destekler. Ayrıca, nanoöğrenme teknikleri, öğrencilerin ders materyallerini daha kolay sindirmelerine ve bilgiyi daha kalıcı bir şekilde öğrenmelerine yardımcı olur (Emerson & Berge, 2018; Railean, 2019).

Nanoöğrenmenin Avantajları ve Zorlukları

Avantajları: Nanoöğrenmenin en büyük avantajlarından biri, bilginin kısa sürede ve odaklanmış bir şekilde aktarılmasıdır. Bu sayede öğrenciler, yoğun dikkat gerektiren uzun süreli dersler yerine, kısa ve öz bilgi kapsülleri ile öğrenme sürecini daha verimli bir şekilde yönetebilirler. Bu yöntem, öğrencilere kendi hızlarında öğrenme imkanı sunar ve öğrenme sürecini bireyselleştirir (Dolasinski & Reynolds, 2020; Kapp & Defelice, 2019).

Zorlukları: Nanoöğrenme, kapsamlı ve karmaşık konuların detaylı bir şekilde ele alınmasını zorlaştırabilir. Bu nedenle, nanoöğrenme teknikleri genellikle belirli bir konuya odaklanmış kısa dersler için uygundur. Ayrıca, nanoöğrenme yöntemlerinin etkin bir şekilde uygulanabilmesi için öğretmenlerin bu yeni yöntemlere uyum sağlaması ve gerekli becerileri edinmesi gerekmektedir (Crompton & Traxler, 2017; Cope & Kalantzis, 2017).

Türkiye’deki Eğitim Sistemine Nanoöğrenmenin Entegrasyonu

Eğitim Teknolojileri ve Nanoöğrenme: Türkiye’de eğitim teknolojilerinin kullanımı hızla artmakta ve bu alandaki yenilikler eğitim süreçlerine entegre edilmektedir. Nanoöğrenme teknikleri, özellikle dijital platformlar ve mobil uygulamalar üzerinden uygulanabilir ve bu sayede öğrenciler ders materyallerine her zaman ve her yerden erişim sağlayabilirler (Aljaber, 2018).

Üniversiteler ve Araştırma Merkezleri: Türkiye’deki üniversiteler ve araştırma merkezleri, nanoöğrenme tekniklerini araştırmakta ve bu tekniklerin eğitim süreçlerine entegrasyonu üzerine çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar, nanoöğrenmenin eğitimde nasıl daha etkin bir şekilde kullanılabileceği ve bu yöntemlerin öğrencilere sağladığı faydalar üzerine odaklanmaktadır (Railean, 2017; Lee, Jahnke & Austin, 2020).

Nanoöğrenme, eğitimde bireyselleştirilmiş ve esnek öğrenme süreçlerini destekleyen yenilikçi bir yaklaşımdır. Türkiye’deki eğitim sistemine entegrasyonu, öğrencilerin öğrenme süreçlerini daha verimli hale getirebilir ve öğretmenlerin bu yeni teknikleri kullanarak daha etkili dersler planlamasına olanak tanır. Bu etkinlik, nanoöğrenmenin matematik ve fen bilimleri eğitiminde nasıl kullanılabileceğini ve bu tekniklerin eğitim süreçlerine entegrasyonunu ele alarak, katılımcılara bu alanda bilgi ve beceri kazandırmayı amaçlamaktadır.